Title of Image

Bütünün Yansıması Olarak Zıtlıklar

Tarihte bir çok filozof ve alim ebedi huzur ve mutluluk formülü aramış olsalarda her birinin yalnız kendileri ve küçük bir kesim adına değişimler yapabildiği, herkesçe bir formül ortaya koyamadıkları görülür. Koyduklarını iddia edenler vardır elbet ama nihayetinde hepsi şahsi önermelerdir ve deneyime bağlıdır.

Peki gerçekten bu dünya içerisinde ebedi huzur ve mutluluk var mıdır?

Bu muğlak dünyada neyin gerçekten var neyin yok olduğu konusunda kesin hükümlere herkes adına varılamayacağını bir ön kabul alarak, bu tarz soyut konuların ancak ucu açık şekilde irdelenebileceğini bilmeliyiz

 İnsan mutlak bir hal içinde varlığını devam ettiremez, bizi devinime itecek karşıt duygu durumlarına ihtiyacımız vardır. Bunun nedeni insanların evrimsel süreçte gelişimlerini tamamlamak adına zıtlıkların enerjisinden güç almalarıdır. İnsan bir yandan hayvansal dürtülere sahipken bir yandan Tanrısal iç güdülere de sahiptir bu iki zıt kavram bizi gelişime iten yegane duyumlardır.

 Hayvanlar yalnız hayvansal dürtülere sahip olduğundan bir gelişim göstermezken tanrısal iç güdüler ise kendi içinde en yüce konumunda olduğu için gelişime ihtiyacı yoktur. Bu iki zıt kavramı içinde barındıran insan formu ise gelişmeye mecburdur. Bunun sonucu olarak insan, şu anki gelişimini, Yaratıcının içimize yerleştirdiği bu iki zıtlığa borçludur.

Hayat dediğimiz zıtlıkların bir bütünüdür.Varlık var olma gücünü gelgitli hal durumlarından alır. Bunun bir çok örneğini kendimizde görmek mümkün. Kalp ileri geri hareket ederek ,nefesi alıp vererek yaşamı açığa çıkarırız. Kış ve yaza, gece ve gündüze ihtiyaç duyarız çünkü yaşamın temel gıdası zıtlıkların doğurduklarıdır. Her ne kadar birbirlerinden apayrı duran şeyler olsada aslında zıtlıklar bütünün iki yansımasıdır. Bize verilen her şey bir getiriye sahipse beraberinde götürdüğü şeyler de elbet vardır.

Yaşam bir açıdan her an eksilmek bir açıdan ise tamamlanmaktır. Örneğin kış , yazın kuruttuğu yerleri sularken yaz, kışın dondurduğu buzları çözer, hepsi bütünün sağlığına hizmet eder esasında. Bunu insan formuna indirgeyecek olursak ebedi mutluluk hali aslında kendimize yaptığımız bir kötülüktür, çünkü mutluluk ancak kederin olduğu yerde işlevseldir eğer ki bir duygu alışılacak ölçüde devamlılığını sürdürürse zamanla asıl manasının zıttına bürünür, yani mutluluk sürekli olursa gittikçe haz vermekten uzaklaşarak sıkkınlık getirir .

Zıt kavramlar birbirlerini yüceltir ve anlamlı kılar. Bir durumun (soyut, somut) eğer ki zıttı yoksa o şeyin varlığı muğlaktır. Beyaz noktalarla dolu bir kağıda tekrar beyaz nokta koyarsanız o andan itibaren görünmez olur, hissedilmez. Biz görebildiğimiz, hissedebildiğimiz her beyaz noktayı siyah olanlara borçluyuz.

İnsan yaşayan ve deneyimleyen bir canlı olduğundan gelişimin devam edebilmesi için bu zıtlıkların korunması ve kabul edilmesi gerekir.

Her an mutlu olmak hep aynı yerde durmaktır, sizi bir arayışa itmez , hep aynı yerde durmak da aslında zamanla gerilemek ve çürümektir. Bu diğer tüm duygu durumları içinde geçerlidir.

 Yaşamak kalp cihazında gördüğümüz gibi inişler ve çıkışların toplamıdır. Aslolan büyük resmi fark edebilmekle başlar bu noktadan sonra kişi her durumu kabul eder ve bunun hayatın akışı içinde gerekli olan bir parça olduğunun bilincine varır. Karşılaştığı iyi kötü durumları bir ödül veya ceza gibi tanımlamaz , durumları artık birbiri ardınca gelen ve gelmesi gereken “bütünün yansımaları” olarak görür.

Büyük resmi görme sanatı ise bir çok insanın ağzında dolanıyor olsada pek çoğu pratikte bu kavramın hakkını veremiyor. Eyleme dönüşmeyen her bilgi insana bir yarar sağlamayacağı gibi onu asılsız bir bilgelik haline sokma cehaletine sürükler ve ortaya konuşan ama yalnızca konuşan tonla kişisel gelişimci! çıkar. Büyük resmi görebilmek için detaylardan bi süre kurtulup geri çekilmek bütüne odaklanmak sonrasında her detaya bütünün merceği ile tekrar bakmak gerekir. Detaylar ancak bütünün bilgisi ile anlama kavuşur...

Bütün ise tam içinde olduğumuz doğamız , var olma biçimimizdir. İnsan bu mükemmel yaradılışı izleyerek görecektir aslını , olması zorunlu devinimini.

Doğaya, doğamıza uygun yaşamak dileğiyle ile...

 






;


Neden Sanat?

Sanat bireyselliğin bilinen en yoğun halidir.

Tüm insanlığın evrensel dili, ortak paydasıdır.


Kişinin duygularını en iyi ifade ediş alanıdır.

İnsanı Picasso' nun deyimiyle günlük yaşamın kirinden arındıran saf bir varoluşdur.

Sanat üreticiliğin en estetik oluşumudur.

Hayal gücünün sınırsızlığında dolaşmaktırr.
Loading...