Title of Image

Bilmek Yaşamanın Garantisi Midir?

Çokça şey öğrenmiş bir profesör bazen ahlaktan nezaketten ve diger erdemlerden yoksun olabiliyorken, böylesi bir akademik eğitimin ucundan nasip alamamış, bulunduğu yerden belki hiç çıkmamış bir köylü bu erdemlere donanmış anlayışlı ve hayran olunası bir asalete sahip olabiliyor.

Buradan akademik eğitimin, bilgi yüklenmenin, kişiyi değiştirip dönüştürmede asıl etken olamayacağı görülür. Asıl etkense yaşamın içine bilgiyi işlemek, onla beraber nefes almaktır.

Bir insan, psikoloji biliminin teorik bilgileri ile ilgilenmediği halde insan ruhunu bir psikologdan daha iyi anlayabilir yada bir doktorun veremeyeceği şifayı verebilir. İş yalnız terminolojiyi ezberleyip bunun sunumunu yapmak değildir. Hayata dair bilgileri önce kendinde demlemek gerekir sonra sindirerek aktarmak . Bu yüzden sindirilmemiş, yaşama geçmemiş akademik bilgi yerine hayattan yaşayarak edinilen sahici öğütler kişiyi çok daha bilge bir ruh haline sokar. Önemli olan yalnız hayattan bilgi edinmek değil, bilgilerinden de hayat edinmektir.

Bilgi doyasıya ve de doğru yaşamanın garantisi değildir. Bir insan mutluluğun formülü üzerine bir kitap yazıp aynı zamanda hayatı isyankârlık içinde debeleniyor olabilir.

İnsan yaşarken bilgi beraberinde gelir fakat bilmek yaşamayı beraberinde getirmez.

Kendini inşa etme sürecindeyken belki de en uzak düştüğümüz gerçek eyleme geçmeyen bilginin yalnız zihnimizde fazlalık olarak durmasıdır. Eylem bilmenin bir sonucu olmalıdır eylem yoksa bilgi sonuçsuz kalır. Teori, pratiğe dönebildiği kadar yararlıdır.

Bilgiyi kendinde demleyebilen insan onu eyleme de geçirebilen insandır ve bu bilginin niceliği ile ilgili değil niteliği ile ilgilidir.

İnsan bu yolda ilerlerken çokça görüş ve ideoloji ile karşılaşır, elbet hepsinden öğrendiği epey şey vardır. Fakat bazen aranan şey büyük laflar ile süslenmiş, fildişi kulesinden gelen bir ses değil de doğayla, insanlarla bir yaşayan sade bir kişinin tek bir nasihatidir. “İdeal yaşam” üzerine bir çok yazılar yazmış bir felsefecinin yaşamı belki o sade insandan daha az örnek alınası olabilir çünkü iş komplike yapıları anlayıp çözme değil de sadenin içindeki komplike yapının derininde aslı bulmaktır. O sade kişi var olan yaşam biçimine yönelik ideojilerinden bi haber olmasına karşın yaşamı senden daha iyi deneyimliyor olabilir ve işin aslı deneyimdir. Çünkü deneyimin bulunmadığı bilgi kişinin sanılgısı olur.

Bu yol özneldir. Kitaplardan okunan onca şey başkasının deneyiminin bir ürünüdür ve sen yalnızca o deneyimi seyredersin bilmezsin aslını. O yüzden ne okuyan ne gezen bilir, yaşamı ancak yaşayan bilir. Beynine çokça bilgi alıp kendini bir ansiklopedi gibi ortaya serebilirsin veya çokça kitap okuyup bir çok hayat perspektifi öğrenebilirsin fakat hiç birine sahip olmazsın, bir taşıyıcı olursun var olan bilginin hamallığını yaparsın.

Bilgelik çokça bilgiye sahip olmak değil, elinde az bilgi dahi olsa onlar ile en faydalı ve asil yaşamı ortaya çıkarmaktır. Bilgelik, bilgi ile ne yaptığındır. Aslolanın davranışta ortaya çıktığı gerçeğini zihninde demlemendir. Bir çok düşünürün ortak noktası şudur ki fişek zihinde kopsa da davranışta kendini göstermedikçe küçük bir parlama ve sönüş olacaktır her aydınlanma, lakin onu beslemek, büyütüp koca bir ışığa çevirmek bizim elimizdedir. Stoacı düşüncede güzel bir deyim vardır  “Felsefe bize nasıl konuşacağımızı değil nasıl davranacağımızı öğretir...”  

Yaşamanın bilgeliği ,hayran olunası tarafı ve garantisi davranışta açığa çıkar, bilgi yalnız bir araçtır...

 






;


Neden Sanat?

Sanat bireyselliğin bilinen en yoğun halidir.

Tüm insanlığın evrensel dili, ortak paydasıdır.


Kişinin duygularını en iyi ifade ediş alanıdır.

İnsanı Picasso' nun deyimiyle günlük yaşamın kirinden arındıran saf bir varoluşdur.

Sanat üreticiliğin en estetik oluşumudur.

Hayal gücünün sınırsızlığında dolaşmaktırr.
Loading...